PAYLAŞIMDA SON NOKTA
MERHABA
FORUMA HOŞ GELDİNİZ

GİZLİ SAYFALARI GÖREBİLMENİZ VE PAYLAŞIMDA BULUNMANIZ İÇİN LÜTFEN ÜYE OLUNUZ yada ( ÜYE GİRŞİ ) YAPINIZ.
PAYLAŞIMDA SON NOKTA
MERHABA
FORUMA HOŞ GELDİNİZ

GİZLİ SAYFALARI GÖREBİLMENİZ VE PAYLAŞIMDA BULUNMANIZ İÇİN LÜTFEN ÜYE OLUNUZ yada ( ÜYE GİRŞİ ) YAPINIZ.
PAYLAŞIMDA SON NOKTA
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

PAYLAŞIMDA SON NOKTA

FORUM SAYFAMIZA HOŞ GELDİNİZ İYİ VAKİT GEÇİRMENİZ DİLEĞİ İLE.
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 NASRETTİN HOCA FIKRALARI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
mumışığıateş
TEYMEN
TEYMEN
mumışığıateş


Mesaj Sayısı : 88
Points : 294
Kayıt tarihi : 03/07/09

NASRETTİN HOCA FIKRALARI Empty
MesajKonu: NASRETTİN HOCA FIKRALARI   NASRETTİN HOCA FIKRALARI Icon_minitimeC.tesi Tem. 04, 2009 1:21 pm

Hepsinin Tadı Aynı

Hoca, eşeğine iki küfe üzüm yüklemiş, evine götürüyormuş. Şehre girince çocuklar başına üşüşüp “Hoca Hoca” demişler, “bize birer salkım üzüm ver”. Hoca, çocukların çokluğunu görünce her birine üçer beşer üzüm vermiş. “Hoca” demişler “bu kadar az verilir mi?” Hoca demiş ki:
- “Çocuklar, küfelerdeki bütün üzümlerine tadı da bir tanesinin tadı da aynı. Az yemekle çok yemek arasında bir fark yok ki.”






Boş Mideyle Uyku

Hoca bir gün misafirliğe gitmiş. Ev sahipleri de yemek yemişler. Hoca’yı da yemek yedi sanmışlar ve yemek getirmemişler. O da sıkılmış, bir şey söyleyememiş. Konuşulmuş, görüşülmüş, şerbetler içilmiş, Hoca’yı öbür odaya götürüp yatağını göstermişler. “Allah rahatlık versin” deyip gitmişler. Hoca, aç karnına bir türlü uyuyamamış. Sağa dönmüş, sola dönmüş, ama yine de uyuyamamış. Kalkıp ev sahiplerinin odasına gitmiş, kapıyı çalmış. “Hayrola Hocam ne var” demişler. Hoca demiş ki:
- “Efendim, yumuşak bir yatak yapmışsınız, rahatım kaçtı, uyuyamadım. Bilirsiniz, biz fukaralıktan yetişmiş adamlarız. Siz bana bir kül pidesi verin de yarısını yatak, yarısını yorgan yapayım, mışıl mışıl uyuyayım.”






Suyunun Suyu

Günün birinde komşu köyden Ahmet adında biri elinde hediye bir tavukla çıkagelir ve o akşam Hocanın evinde misafir olur. Bir hafta sonra Ahmet'in arkadaşı olduğunu söyleyen bir başka kişi yine gelir ve Hoca onu da evinde bir gece en güzel şekilde ağırlar. Bir zaman sonra Ahmet'in arkadaşının arkadaşı olduğunu söyleyen biri daha gelir, Hoca onu da sofraya oturtur ve önüne bir kase sıcak su koyar. Bu işe şaşan adama Hoca tebessümle:
- "Bu Ahmet'in tavuğunun suyunun suyu" der.



Mum Ateşi

Koyu bir sohbet sırasında Hoca soğuk kıştan hiç rahatsız olmadığını hatta geceleri evde ısınmak için ateş bile yakmadığını söyler. Fakat kimse buna inanmaz. En sonunda iddiaya tutuşurlar. Şayet Hoca ateş olmadan köyün meydanında sabaha kadar beklerse ona yemek ısmarlayacaklar, yok eğer bekleyemezse Hoca hepsine evinde bir akşam yemeğe davet edecektir. Hoca sabaha kadar meydanda bekler, sabah olunca iddiayı kazandığından bahisle yemeği isteyince birisi itiraz eder:
- "Olmaz Hoca efendi ben gördüm, 300 metre ilerideki evde bir mum yanmaktaydı. Bu nedenle bahsi kaybettin. Hoca ne kadar direndiyse de adamlarla başa çıkamaz ve mecburen bir akşam yemeğe Hocanın evine cümbür cemaat doluşurlar. Hoca ise yemeği hazırlamak için mutfağa geçer fakat onca zaman geçmesine rağmen bir türlü yemeğin gelmediğini gören davetliler sonunda mutfağa gelince bir de ne görsünler. Hoca tavandan astığı kocaman bir kazanın altına koymuş bir mum ve kaynamasını beklemiyor mu! Hep bir ağızdan:
- "İlahi Hocam! Hiç koca kazanla yemek mum ateşiyle kaynar mı?" derler. Hoca hemen taşı gediğine koyar:
- "300 metreden bir adamı ısıtan mum alevi 3 santimden bir kazanı neden ısıtmasın!?






Tilki

Günün birinde Hoca komşu köyle gitmiş. Köye geldiğinde büyük bir heyecan varmış. Köylüler ona bir tilkinin birçok tavuğu, kazı, ördeği ve hindiyi yediğini anlatmışlar. Köylüler tilkiyi yakalamış, intikam almak için de hayvanı basit bir şekilde değil, aksine işkence yaparak öldürmek istemişler. Hoca’ya sormuşlar:
- Hoca, bize öğüt verir misin? Hoca cevap vermiş:
- Evet, tabii arkadaşlar. Siz her şeyi bana bırakın. Köylülerde Hoca’ya güvenmişler. Hoca paltosunu ve kavuğunu çıkarıp her ikisini de tilkiye giydirmiş. Daha sonra tilkiyi salıvermiş. Köylüler Hoca’ya sormuşlar:
- Neden böyle yaptın? Hoca cevap vermiş:
- Korkmayın, ahali! Tilkiyi gören herkes onu imam zannedecek. Böylece o birkaç gün aç kalacak.





İleri Dönük

Komşu kasabaya hamama giden Hoca'yı tanımayan hamamcı Hoca'nın sade kıyafetine bakıp pek itibar etmez. Eski bir havluyla pörsümüş bir sabun verir fakat Hoca çıkışta giyimine göre hiç beklenmeyecek şekilde hamamcıya ve çalışanlarının her birinin eline birer altın sayınca hepsi şaşırır. Ertesi hafta yine gelen Hoca'ya pek itibar ederler, en güzel havlulardan ve parfümlü sabunlardan verirler. Bir güzel yıkarlar, keselerler, masaj yaparlar fakat Hoca çıkışta geçen hafta aldıkları gibi altın geleceği için avucu kaşınarak bekleyen sadece hamamcıya değeri düşük bir bakır para vererek:
- "Geçen hafta verdiğim altınlar bu haftaki ücrettir, bu bakır para ise geçen haftanın." der.



Bulgur

Rüzgarlı bir günde eşeğiyle giden Hoca aynı zamanda bulgur pilavı da yemeye çalışmaktadır ama kaşığı ağzına götürene kadar rüzgardan hepsi savruluyormuş. Hoca’yı görenler ne yiyorsun diye sormuşlar. Hoca’da gülerek:
- “Eğer böyle giderse hiçbir şey.”






Ölü

Hoca Yolculuğu sırasında tenha bir yer olan mezarlıkta elbiselerini yıkar kuruması için astığı bir sırada kuvvetli bir rüzgar esip giysilerini alıp götürmüş. Hoca da giysilerinin ardınca koşarken birkaç yolcuya rastlamış. Yolcular, böyle çıplak halde mezarlıkta ne aradığını sormuşlar. Hoca da “Görmez misiniz, çıplak bir ölüyüm, su dökmeye çıktım, şimdi yine kabrime gidiyorum” demiş.






Haddini Bil

Hoca tarlada çalışırken yorulunca ceviz ağacının gölgesine oturur ve kendi kendine:
-"Şu işe bak kocaman kabaklar yerdeki ufacık sapa bağlı, küçücük cevizler koca ağaçta asılı.." daha Hoca bunları düşünürken ağaçtan kafasına bir ceviz düşünce hemen:
-"Ey büyük Allah'ım bu kulunu affet, senin işinin hikmetinden sual olunmaz ya şu ağaçta kabak gibi cevizler yetişseydi halim nice olurdu."



Dert Çekme

Hoca Nasreddin çift sürerken boyunduruğun kayışı kopar. Hoca derhal başından sarığını çıkarıp kayışı yerine bağlar. Kısa bir zaman sonra tülbent de dayanamayıp kopar. Hoca tülbende hitap ederek:
-"Sen de gör, zavallı kayış ne bela çekermiş" der.






Bu Nasıl Ülke

Nasreddin Hoca, bir kış günü köye gitmek için yola çıkar. Her taraf buz tutmuştur. Birden çevresini köpekler sarar. Taş almak için eğilir. Ama hangi taşa el atsıysa bir türlü yerinden kıpırdatamaz. Köpeklere bakarak elini açar:
-"Ey Allah'ım bu nasıl ülke? Taşları bağlayıp köpekleri salmışlar."






Bulmak Zevki

Hoca yine bir gün merkebini kaybetmiş, çarşıda bağıra bağıra:
- Benim merkebimi kim bulursa, yularıyla, semeriyle müjde olarak ona vereceğim, diyerek herkese bildirmiş. Birisi:
- “Hoca, merkebi semeriyle, yularıyla bulana tekrar verdikten sonra, ha kaybetmişsin, ha kaybetmemişsin bir şey fark eder mi? Bundan sen ne kazanmış olacaksın!”
Diye sormuş, Hoca gülerek:
- “İyi amma, ya bulmak zevkini o kadar önemsiz mi zannediyorsun”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
NASRETTİN HOCA FIKRALARI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» NASRETTİN HOCA FIKRALARI
» NASRETTİN HOCA FIKRALARI
» NASRETTİN HOCA FIKRALARI
» NASRETTİN HOCA FIKRALARI
» NASRETTİN HOCA FIKRALARI

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
PAYLAŞIMDA SON NOKTA :: ŞİİR :: FIKRALAR-
Buraya geçin: