İkisinide Kabul
Hoca bir gün kızlarını ziyarete karar verir. Büyük kızının kocası çiftçidir ve tarlaya tohum ektiklerini bir kaç hafta içinde yağmur yağarsa kaldırılan mahsülden kazandıkları parayla kocasının kendisine elbise alacağını söyler. Küçük kızının kocası kerğiç ustasıdır ve bir çok kerpiç yaptıklarını ve bunları kurumaları için güneşe bıraktıklarını eğer bir kaç haftada yağmur yağmazsa kerpiçleri satarak kazanacakları para ile kocasının kendisine yeni bir elbise alacağını söyler. Hoca söylene söylene evinin yolunu tutar:
- "Birisi güneş istiyor, diğeri yağmur ama sonuçta Allah ikisine de istediğini verir.
Sonuç
Evlerinin önündeki gürültüye uyanan Hoca ne olduğunu anlamak için bir yorgana sarılarak dışarı çıkar. İki adamı birbirine kapışmış görünce, ayırmak için giden Hocanın sırtındaki yorganı bir anda birisi sıyırıp alır ve adamların ikisi birden kaçarlar. Duruma şaşıran Hoca eve girer. Karısı:
- "Nedir adamların dertleri gece yarısı bağrışıyorlar?" der. Hoca:
- "Bizim yorganmış. Bak yorgan gitti kavga bitti.
Gençlik, ihtiyarlık
Nasreddin Hoca'nın da bulunduğu bir mecliste gençlikten ve ihtiyarlıktan bahsediliyormuş.
Herkes de insanın genç iken kuvvetli olduğunu, fakat ihtiyarladıkça bu kuvvetini kaybettiğini söylerler.
Yalnız hoca bunu kabul etmez:
- “Hayır, hiç de doğru değil, der. Bir insan gençliğinde ne kadar kuvvetli ise ihtiyarlığında da o derece kuvvetlidir.” Hemen itiraz ederler. Ama Hoca bunu kabul etmez:
- “Tecrübemle biliyorum, ısrar etmeyin!” der,
- “Bu tecrübe nedir?”, diye merakla sorarlar.
Bunun üzerine hoca şu cevabı verir:
- “Bizim evin bahçesinde bir büyük taş vardır. Çok eski zamandan beri orada durur. Gençken kaç sefer denedim, ama yinede yerinden kımıldatamadım. Demek oluyor ki insan gençliğinde ne derece kuvvetli ise, yaşı ilerleyip ihtiyarladıktan sonra da bu kuvvet değişmiyor.”
Kaybolan Ayaklar
Çocuklar bir gün dere kenarında oynuyormuş.Nasreddin Hoca’yı gören çocuklar, ‘hadi Hoca’ya şaka yapalım’ demişler.Çocuklar ayaklarını birbirine dolaştırıp:
- Hocam ayaklarımız karıştı, bulamıyoruz, demişler.Hoca şöyle bir bakmış eline bir sopa
almış.Çocukların ayaklarına ufaktan dokunmaya başlamış.Çocuklar hemen ayaklarını çekmişler. Hoca:
- Gördünüz mü? Nasıl da buldunuz ayaklarınızı, demiş.
Çocukluğa Özlem
Günün birinde Hoca evine gidiyormuş. Yolda birkaç çocuğa rastlamış. Dinlenmek ve çocukları seyretmek için bir taşın üzerine oturmuş. Aniden bir çocuk Hoca’nın kavuğunu kapmış ve onu diğer çocuklara atmış. Hoca, kavuğunu geri almak için, öfkeyle fırlayıp çocukların arkasından koşmuş. Hoca, çocukların arkasından koşamayacak kadar yorulmuş ve kavuksuz olarak eve dönmüş. Karısı onu görünce çok şaşırmış ve sormuş:
- Bey, kavuğun nerede? - Ah! Kavuk çocukluğunu özlemiş, şimdi komşu çocukları ile yolda oynuyor.
Kasatura
Hoca henüz talebe iken bir kasatura taşıdığını gören subaşı durdurunca. Efendim ben öğrenciyim bunu kitaplardaki yanlışları kazımak için kullanıyorum der. İyi ama der subaşı bu fazla büyük değil mi? Hocada :
-"Bazen yanlışlar o kadar büyük oluyor ki bu bile yetmiyor efendim?"